Page 20 - KÜÇÜKÇEKMECE İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ
P. 20

yolculuğun zorluklarına katlanmıştır. Yunus, yer yer bu zorlu
           yolculuğu  sürdüremeyeceğini  de  düşünmüştür.  Dervişlik,
           kendi ifadesiyle bağrı yaralı, gözü yaşlı, koyun gibi uysal olmayı
           gerektirir. Derviş dövene elsiz, sövene dilsiz olmalı; kimseye
           gönül koymamalıdır. Çok ya da olur olmaz konuşmamak, vara
           yoğa  öfkelenmemek  gerekir.  Bütün  bunlar,  Tanrı  yolunun
           yolcusunun yok etmeye çalıştığı benliğin vasıflarındandır ve
           kurtulmak  için  sabırlı  olmayı,  en  önemlisi  de  bir  iç  çatışma
           yaşamayı  gerektirir.  Kurtulmak  ya  da  iç  çatışmadan  galip
           olarak  çıkmak,  bir  mürşide  ermek  ve  ummana  (gönül
           deryasına,  aşka)  dalmakla  mümkündür.  Nitekim  Yunus  da
           kendisini kuşatan bu karamsarlık ve umutsuzluktan bunları
           yaparak kurtulabilmiştir: (Başgöz, 1999: 129-130)
                         Kakımak varmışsa eğer
                          Muhammet de kakırdı
                          Bu kakımak sende var
                          Sen derviş olamazsın

                           Doğruya varmayınca
                           Mürşide yetmeyince
                           Hak nasip etmeyince
                          Sen derviş olamazsın

                          Derviş Yunus gel imdi
                           Ummanlara dal imdi
                          Ummana dalmayınca
                          Sen derviş olamazsın.

              Tasavvufta  varlığın  sadece  Tanrı’dan  ibaret  olduğunun
           idraki,  ancak  hakikati  keşif  yoluyla  bulmak  ve  beşerilikten
           soyutlanarak  beka  makamına  ulaşmakla  mümkündür.
           Nitekim Yunus da gerçek anlamına varlığın sadece Tanrı’dan
           ibaret  olduğu  bilincine  ulaştığında  kavuşmuştur.  “Evvel
           benim âhir benim” dizesiyle başlayan şu devriyesi, Tanrı’dan
           başka  varlık  olmadığının  idrak  ve  bilincine  sahip  olduğunu,
           beka  mertebesine  ulaştığını,  dost  (Tanrı)  ile  birliğe  yettiğini
           göstermektedir: (Başgöz, 1999: 103-104)

                         Evvel benim âhir benim
                         Canlara can olan benim
                          Azıp yolda kalmışlara
                         Hazır medet eren benim
                         Bir karara tuttum karar
                          Benim sırrıma kim erer
                         Gözsüz beni nerde görer
                          Gönüllere giren benim
                         Kün deminde nazar eden
                         Bir nazarda dünya düzen
                         Kudretinden han döşeyip
                         Aşka bünyad uran benim




            18 KÜÇÜKÇEKMECE MİLLÎ EĞİTİM
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25