Page 29 - KÜÇÜKÇEKMECE İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ
P. 29
rahatsız olsam da bir yandan da “İyi ama, Yunus Emre’ye “Yaradılmışı severiz Yaradan’dan ötürü.”
ve onun gibi büyük şair ve sanatkârlara yaşadıkları çağların
şartlarını göz önünde tutarak bakmak, onları kendi çağlarına Yunus, yaşadığımız kaotik çağa nasıl bir reçete sunuyor?
hapsetmek anlamına gelmez mi? Bildiğimiz bütün büyük
sanatkârlar, kendi çağlarının ötesine seslenebilenler değil Yunus Emre, Avrupa hümanizminin aksine bütün
mi?” soruları kafamı kurcalıyordu. Bir başka soru da şu: Bir şairi insanlığı dil, din ve ırkı ayrımı gözetmeksizin sevmeyi ve
yahut yazarı okurken, onu doğru anlamak için biyografisinden kucaklamayı tavsiye ediyor. “Biz kimseye kin tutmayız kamu
ve yaşadığı devrin şartlarından mı, yoksa eserin kendisinden âlem birdir bize” ve “Yetmiş iki millete kurban ol âşık isen”
mi yola çıkmak gerekir? Bu önemli bir sorudur. Herkesten, mısraları başka nasıl izah edilebilir? Avrupa hümanizmi kendi
bir sanat eserini yaratıldığı çağın şartlarını ve yaratıcısının dünyasıyla sınırlı bir hümanizmdir, kendi dininden, ırkından,
biyografisini göz önünde tutarak okuması beklenemez. Her renginden olmayanı insan bile saymaz. İnsanlık, Avrupa’da bir
nesil, yaratıldığı devrin sınırlarını aşmayı başarmış eserlere zamanlar “İnsanat Bahçeleri”nin kurulduğunu ve kendilerine
farklı yorumlar getirerek ona kendi zamanının şuurunu ilave benzemeyen insanların hayvan teşhir eder gibi teşhir
edecektir. Bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Bugüne edildiğini asla unutmayacak. Avrupa, kendine hümanisttir.
ulaşabilmiş bir eseri onun hakkında yapılmış yorumların Yunus, hiç şüphesiz kanıyla, diliyle, bakışıyla, kısacası her
dışında düşünmek mümkün değildir. Yunus Emre hâlâ sevilerek şeyiyle bir Türk, bir Türkmen kocasıydı, fakat Türklüğü ve
okunuyor, şiirinden günümüze de hitap edebilecek evrensel Müslümanlığı “cümle yaradılmışa bir göz ile bakmasına”
mesajlar çıkarılabiliyorsa bu onun şair olarak büyüklüğünü engel değildi. Kimliğini koruyarak bütün insanlığa ve bütün
ve kendi zamanını aşabildiğini gösterir. Yanlış olan, onu aşırı çağlara seslenmenin sırrını keşfeden Yunus için Allah’a ve
yorumlarla herhangi bir dünya görüşünün veya ideolojinin onun bütün yarattıklarına sevgiyle yaklaşmak yaratılışın
sözcüsü gibi göstermektir. Geçmişe bugünün dünya görüşleri asıl amacıydı. “Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz”
içinden bakılırsa yanlış sonuçlara varma tehlikesi vardır. mısraı, yaşadığımız kaotik çağa 13. yüzyıldan gönderilmiş
Bütün eski metinler elbette her zaman ve zeminde farklı bir özlü bir reçetedir.
şekilde okunup yeniden değerlendirilecektir; ama şirazesini
muhafaza etmek şartıyla... Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Yunus’un “Cümle yaradılmışa bir göz ile bakmak” diye
Yunus Emre’nin bir sufi olduğu göz ardı edilmemelidir. Aksi tarif ettiği büyük insanlık felsefesini dünyaya yeterince
takdirde yeni nesillerin yollarını kaybedecekleri bir bilgi anlatabildiğimizi düşünüyor musunuz?
kirliliği ortaya çıkabilir. Yunus Emre hakkında maalesef böyle
bir kirliliğe yol açılmıştır ve birbirinden farklı Yunus Emre’ler Hayır, anlatsanız bile anlayacaklarını sanmıyorum. Ama
arasından gerçeğe en yakın olanını bulup çıkarmak maharet bu, anlatmaktan vazgeçmek anlamına gelmiyor. Çağdaş
ister. teknolojileri kullanarak ısrarla anlatmaya devam etmek
gerekir. Belki bir gün anlarlar!
Cemal Süreya, “Türkçenin süt dişleridir” diyor, Yunus
Emre için. Tarihî ve kültürel Türkçenin oluşumunda Yunus
Emre nasıl bir rol oynadı sizce?
Yunus Emre, yaşadığı çağda aydınlar tarafından
küçümsenen Türkçenin her türlü fikir ve duyguyu ifadeye
muktedir bir dil olduğunu gösteren, takipçileri vasıtasıyla
Türkçenin yaygınlaşmasını sağlayan bir şairdir. İlk divan
şairlerinde, mesela Fatih devri şairlerinden Necati Bey’in
divanında bile derinden derine Yunus’un sesi çağlar.
Osmanlıların Selçukluların aksine resmî dil olarak Arapça ve
Farsçayı değil, Türkçeyi tercih etmiş olmalarında besleyici yer
altı suları gibi akıp duran Yunus Emre Türkçesinin son derece
önemli bir rolü vardır.
Yunus’un şiirlerindeki âdemi ve âlemi izaha yönelik
tutumunu nasıl yorumluyorsunuz? Yunus bize neyi anlatmak
istiyor?
İbnü’l-Arabî’de olduğu gibi, Mevlânâ ve Yunus’un
şiirlerinde de insan merkezî bir konumdadır. Biliyorsunuz,
İbnü’l-Arabî’ye göre insan yaratılışın gayesidir ve o var olduğu
müddetçe âlem de var olacaktır. Eğer insan yaratılmamış
olsaydı, Allah bilinemeyecekti. İnsan, makrokosmozun bir
özeti olarak onun bütün hakikatlerini kendisinde toplar. Bu
sebeple makrokosmoza tasavvuf erbabı insan-ı kebîr, yani
büyük insan; insana da âlem-i sagîr” yani küçük âlem derdi.
O halde alem, insan ile kemale ermiştir, bunun için sevgiye
lâyıktır insan. Sadece insan mı? Hayır, bütün yaratılmışlar da…
Yunus bunun için “Cümle yaradılmışa bir göz ile bakmayan/
Şer’in evliyasıysa hakikatte asidir. diyordu. Şu mısra bence
Yunus’un felsefesini veciz bir şekilde özetliyor:
KÜÇÜKÇEKMECE MİLLÎ EĞİTİM 27