Page 13 - KÜÇÜKÇEKMECE İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ
P. 13

Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni
               Tarihî  kişiliği  menkıbelerle  iç  içe  giren  Yunus  Emre’nin   Ben yanaram dün ü günü bana seni gerek seni
            destani  hayatına  dair  ilk  ve  en  geniş  malumat  Uzun
            Firdevsî’nin (öl. 918/1512) yazdığı sanılan Vilâyetnâme-i Hacı   Ne varlığa sevinirem ne yokluğa yerinürem
            Bektâş-ı Velî’de yer almaktadır. Buna göre Yunus; Sarıköy’de
            yaşayan, çiftçilikle geçinen fakir bir kişidir.               Aşkın ile avunuram bana seni gerek seni
                                                                         Aşkın âşıklar öldürür aşk denizine daldırır
               Yunus  Emre  Anadolu’da  yetişmiş  bir  derviş,  bir  ahlakçı
            ve  nihayet  büyük  bir  düşünürdür.  "İlk  defa  Yunus  Emre   Tecelliyile doldurur bana seni gerek seni
            adını  Vilâyetnâme-i  Hacı  Bektâş-ı  Velî'de  görüyoruz.  Daha
            sonra  Aziz  Mahmud  Hüdayi'nin  Vakıat’ında,  Âşık  Çelebi'nin   Aşkın şarabından içem Mecnun olup dağa düşem
            Meşairü’ş  Şuara  denilen  kitabında  Yunus  Emre  ile  ilgili   Sensin dün ü gün endişem bana seni gerek seni
            kayıtlara  ulaşabiliyoruz.  Menkıbelerle  tarihî  şahsiyeti  iç  içe
            geçmiş  biçimde  anlatılıyor.  Bu  da  gösteriyor  ki  Türk  milleti   Sofilere sohbet gerek ahilere ahret gerek
            Yunus'u her şeyiyle kucaklayıp benimseyerek her dönem ve
            anlayışta kendi içinde yeniden yorumlayıp bütünleştirmiştir.     Mecnun’lara Leylâ gerek bana seni gerek seni
            Yunus'u anlayıp günümüze kadar intikal ettirmiştir."
                                                                          Eğer beni öldüreler külüm göğe savuralar
               Önce buğday almak üzere Karahöyük’e gider, bir süre Hacı   Toprağım anda çağıra bana seni gerek seni
            Bektâş-ı Velî’nin yanında kalır, geri döneceği sırada buğday
            yerine  Hacı  Bektâş  ona  “nefes”  vermeyi  teklif  eder,  fakat   Yunus dürür benim adım gün geldikçe artar odum
            Yunus ısrar edince kendisine dilediği kadar buğday verilerek
            gönderilir. Köyüne yaklaştığı esnada gafletinin farkına varan   İki cihanda maksudum bana seni gerek seni
            Yunus, buğdayın bir gün tükenip nefesin ise tükenmeyeceğini
            düşünerek tekrar tekkeye döner ve nasip ister. Durum Hacı
            Bektâş-ı Velî’ye arz edilince O, “Bundan sonra olmaz. Biz o
            kilidin  anahtarını  Tapduk  Emre’ye  verdik,  varsın  nasibini
            ondan  alsın”  der  ve  onu  Tapduk  Emre’ye  gönderir.  Yunus
            da  Tapduk  Emre’nin  yanına  varıp  durumu  ona  anlatır.
            Tapduk  Emre  hâlinin  kendisine  malum  olduğunu,  hizmet
            edip emek vermesi hâlinde nasibini alacağını söyler. Yunus,
            kırk  yıl  boyunca  erenler  meydanına  eğrinin  yakışmayacağı
            düşüncesiyle tekkeye sadece düzgün odun taşır.

               Ankara’nın  ilçelerinden  Nallıhan’ın  Emrem  Sultan
            Mahallesi’nde  yaşayan  devrinin  önemli  mürşitlerinden
            Tapduk  Emre’ye  bağlandıktan  sonra  kırk  seneden  fazla  bu
            beldede yaşamış ve manevi terbiyesi tamamlandıktan sonra
            tekrar  yetişmiş  olduğu  Sarıköy’e  gönderilmiştir.  Mehmed
            Fuad  Köprülü,  onun  13.  yüzyılın  son  yarısında  Sivrihisar’da
            yahut  Bolu  civarında  Sakarya  Suyu’na  yakın  köylerden
            birinde  yetişmiş  bir  Türkmen  olduğunu  belirtir.  Dîvân’ındaki
            bazı beyitlere ve menkıbelere göre Yunus Emre pek çok yeri
            gezmiş, “yukarı iller” dediği Azerbaycan’a kadar gitmiştir. İlden
            ile yürüyüp dost sırrını aradığını; Urum’da, Şam’da kendisi gibi
            bir  garip  bulamadığını;  gurbet  ilinde  âşık  olup  Mecnun  gibi
            dolaştığını; Şîraz, Bağdat, Tebriz, Şam, Nahçıvan gibi beldeleri
            gördükten sonra Rum’da (Anadolu’nun bazı illerinde) kışlayıp
            baharda memleketine döndüğünü söyler.

               Yunus Emre rivayete göre şeyhi Tapduk’un kızıyla evlenmiş
            ve bu evlilikten bir oğlu ve bir kızı olmuştur.





















                                                                                      KÜÇÜKÇEKMECE MİLLÎ EĞİTİM  11
   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18